Çağdaş İslam Bilimine Giriş
"Doğu Medeniyeti" ve "Batı Medeniyeti" ayırımından hareketle, coğrafya merkezli "Doğu Bilimi" veya "Batı Bilimi" diye bir tanımlamanın imkanı var mıdır? Ya da din, kültür, ırk veya medeniyet merkezli, bir "Hıristiyan Bilimi", "İslam Bilimi", "Çin bilimi" tanımlaması ne kadar tutarlıdır? Cevap(lar)ı aramak için öncelikle bilgi-değer ilişkisinin nasıl kurulduğuna bakmak gerekir. Bunun için de, kendi başına bağımsız bir gerçekliğin olup olmadığı, gerçeğin belirli paradigmalarla yorumlanmış bir veri olarak araştırmacının ilgisine girdiğinin, dolayısıyla gerçekliğin izafi bir değer olup olmadığının araştırılması gerekmektedir. Artık insanların ne yaptığı, ne ve nasıl düşündüğü arasında ayırıma gidilmesi; yetiştiğimiz kültürün unsurlarının kavramsal bir tahlile tabii tutulması, bilişsel unsurlarının neler olduğunun bilinmesi, bilgi-değer ilişkisinin tespitinde büyük önem arz etmektedir. "Etkinlik olarak bilim" tasavvuruna göre; bilim, bir sosyal yapı, geleneksel bir etkinlik olup, belirli bir toplumsal ortamda epistemoloji, felsefe, ideoloji ve dine ait konuların bir yansımasıdır. Dolayısıyla "Bilim, salt gerçeğe ulaşmak amacıyla her türlü toplumsal değerden uzak, nesnel bir sorgulamadır!" şeklindeki değerlendirmenin tutarlılığı yoktur. Bu açıdan bilgi iletişimi yoluyla bağlantıları olan kişilerin oluşturduğu "birlik"ler ve bunlara ait bilimsel topluluk(lar) vardır.Bu da Bilim ve Felsefe ilişkisini gündeme getirir: Hem bilim, hem de felsefe, sorgulayıcı ve refleksif bir tutumun ürünüdür, her ikisinde bir hakikat tutkusu vardır. Bilim, dikkatini sınırlı bir bilgi alanı üzerinde odaklaştırır, dünyanın belirli yönlerini tanımlamaya çalışır. Bunun için öndeyişlerde bulunur, deneyler yapar. Bunların sonucunda olgulara ilişkin gözlemlere uyumlu ve onları açıklayan kuramlar ileri sürer. Felsefe ise, bir bakış açısını zenginleştirmek ya da desteklemek için bilimin tanımlayıcı malzemelerini ve teorilerini kullanır. Bilimin varsayımları hakkında kuşku ve itirazlar ortaya atarak, var olanların temelde yatan doğası, anlamı ve ideal imkanları hakkında sürekli olarak sorular sorarak daha ileri gider.
- Açıklama
"Doğu Medeniyeti" ve "Batı Medeniyeti" ayırımından hareketle, coğrafya merkezli "Doğu Bilimi" veya "Batı Bilimi" diye bir tanımlamanın imkanı var mıdır? Ya da din, kültür, ırk veya medeniyet merkezli, bir "Hıristiyan Bilimi", "İslam Bilimi", "Çin bilimi" tanımlaması ne kadar tutarlıdır? Cevap(lar)ı aramak için öncelikle bilgi-değer ilişkisinin nasıl kurulduğuna bakmak gerekir. Bunun için de, kendi başına bağımsız bir gerçekliğin olup olmadığı, gerçeğin belirli paradigmalarla yorumlanmış bir veri olarak araştırmacının ilgisine girdiğinin, dolayısıyla gerçekliğin izafi bir değer olup olmadığının araştırılması gerekmektedir. Artık insanların ne yaptığı, ne ve nasıl düşündüğü arasında ayırıma gidilmesi; yetiştiğimiz kültürün unsurlarının kavramsal bir tahlile tabii tutulması, bilişsel unsurlarının neler olduğunun bilinmesi, bilgi-değer ilişkisinin tespitinde büyük önem arz etmektedir. "Etkinlik olarak bilim" tasavvuruna göre; bilim, bir sosyal yapı, geleneksel bir etkinlik olup, belirli bir toplumsal ortamda epistemoloji, felsefe, ideoloji ve dine ait konuların bir yansımasıdır. Dolayısıyla "Bilim, salt gerçeğe ulaşmak amacıyla her türlü toplumsal değerden uzak, nesnel bir sorgulamadır!" şeklindeki değerlendirmenin tutarlılığı yoktur. Bu açıdan bilgi iletişimi yoluyla bağlantıları olan kişilerin oluşturduğu "birlik"ler ve bunlara ait bilimsel topluluk(lar) vardır.Bu da Bilim ve Felsefe ilişkisini gündeme getirir: Hem bilim, hem de felsefe, sorgulayıcı ve refleksif bir tutumun ürünüdür, her ikisinde bir hakikat tutkusu vardır. Bilim, dikkatini sınırlı bir bilgi alanı üzerinde odaklaştırır, dünyanın belirli yönlerini tanımlamaya çalışır. Bunun için öndeyişlerde bulunur, deneyler yapar. Bunların sonucunda olgulara ilişkin gözlemlere uyumlu ve onları açıklayan kuramlar ileri sürer. Felsefe ise, bir bakış açısını zenginleştirmek ya da desteklemek için bilimin tanımlayıcı malzemelerini ve teorilerini kullanır. Bilimin varsayımları hakkında kuşku ve itirazlar ortaya atarak, var olanların temelde yatan doğası, anlamı ve ideal imkanları hakkında sürekli olarak sorular sorarak daha ileri gider.
Format:KitapStok Kodu:9786055482275Boyut:13.50x21.00Sayfa Sayısı:207Basım Yeri:AnkaraBaskı:1Basım Tarihi:2012-02Çeviren:Aygün AkyolKapak Türü:CiltsizKağıt Türü:2. HamurDili:Türkçe
- Taksit Seçenekleri
- Taksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim29,4029,40310,6231,8665,5933,5493,9135,19123,0736,85Taksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim29,4029,40310,6231,8665,5933,5493,9135,19123,0736,85Taksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim29,4029,40310,6231,8665,5933,5493,9135,19123,0736,85Taksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim29,4029,40310,6231,8665,5933,5493,9135,19123,0736,85Taksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim29,4029,40310,6231,8665,5933,5493,9135,19123,0736,85Taksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim29,4029,40310,6231,8665,5933,5493,9135,19123,0736,85Diğer KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim29,4029,403--6--9--12--